16 Eylül 2015 Çarşamba

Çocukluğumuzun Resmi!


     Yazar olmadan önce birçok meslekte tutunmaya çalışan Vasconcelos'un Şeker Portakalı isimli romanı. Roman üzerine eminim sizin de söyleyebilecek birkaç cümleniz vardır. Kiminiz ortaokul yıllarında dönem ödevi vasıtası ile zorla okudu, kiminiz arkadaşları çok övdüğü için okudu fakat beklentilerini karşılayamadı. Kiminiz de benim gibi çooook sonradan (üniversite yıllarında) okumaya karar verdi.Kitapla geç tanıştığım için pişman değilim. Aksine 20'li yaşlarımda okumak bana çocukluğumun tasasız, masum yıllarını hatırlattı. 13-14 yaşlarında okusaydım eğer bu hazzı alamayacağıma inanıyorum. Kitapta geçen bir cümlede şöyle diyor:"Kimseden hiçbir şey beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum." O yaşlarda bu cümleden çok basit bir anlam çıkarabilir veyahut hiç üzerinde durmadan geçebilirdim. Şimdiyse romanı tam o arada kesip, yaşadıklarımı ve hayal kırıklıklarımı düşünerek "haklııııııı" diye cevap verebildim. Okurken düşündüren bir kitap demek doğru olur sanırım. Okuyun, büyükler olarak okuyun! Çünkü küçük Zeze'nin şiddete uğradığı anlarda gözleriniz dolacak ya da kitabı tam o bölümde kapatıp derin bir nefes alma ihtiyacı hissedeceksiniz. Eğer çocuğunuz varsa ona bakış açınız değişecek. Bir çocuk için sevgi denen duygunun ne kadar önemli olduğunu keşfedeceksiniz.

   

   Kitap Özeti: Küçük Zeze yoksul bir ailenin 5 yaşındaki yaramaz ama masum yürekli bir çocuğudur. Yaramazlığı yüzünden devamlı şikayet edilerek, ailesi tarafından "şeytan onun vaftiz babası" gibi söylemlere uğrar. Zeze kendinden küçük kardeşi Luis ile ilgilenerek şeytanla alakası olmadığını da belli eder aslında. Ailesinde çok sevdiği bir diğer kardeşi ise kendisi gibi sarı saçları olan ablası Gloria'dır. Evdeki şiddetten Zeze'yi koruyan Gloria onun bir çocuk olduğunun farkında olan tek kişidir. Yeni taşındıkları evde kendine bir şeker portakalı fidanını arkadaş edinen Zeze vaktinin çoğunu onunla ve kardeşiyle geçirmeye başlar. Birgün yine bir yaramazlık peşindeyken Portekizli Valadores ile karşılaşır. Zaman ilerledikçe ona Portuga diye hitap etmeye başlar. Portuga artık Zeze'nin en iyi dostudur, beraber çokça zaman geçirirler. Öyle ki küçük kahramanımız Portuga'sını babası ilan eder kendi içinde. Bu mutlu günler çok sürmeyecek Portuga'sına çarpan trenin acısıyla Zeze yataklara düşecek ve kendine geldiğinde babası yerine koyduğu adam artık olmayacaktır.
   
  "Hepimiz büyüktük. Küçük küçük parçalarla, aynı üzüntüden payını alan büyük ve hüzünlü kişiler."


Unutmadan bir de filmi var bu romanın. Ben henüz izlemedim fakat izlemeyeceğim anlamına gelmesin. Romanlardan alıntılanan filmseverlere duyrulur efendim.

2 yorum:

  1. Çok hoş paylaşım izlemeye aldım. banada beklerim sevgiler ... sebnemledikis.bogspot.

    YanıtlaSil